Düsseldorf Mitingine Cagri

Çığ Dergi

KÜRTLER, 21. YÜZYILIN HİTLERİNE (ERDOĞAN) KARŞI SAVAŞIYOR!
Erdoğan ve çetesi, Kürt ulusal mücadelesine karşı uzun zamandır kimyasal silah ile savaştığı gibi,
yeni savaş silahlarını kullanıyor. Ama, gerilla mücadelesi ‘anne elma kokusu geliyor’ diyecek kadar
çaresiz değildir. Kürt ulusal mücadelesi artık çok farklı bir tarih yaşıyor, farklı bir zaman diliminde
bulunuyor. Düşman kindar ve dindar cani bir diktatör. Ama, Kürt gerillası düşmanın büyük
avantajlarına ve imkanlarına boyun eğmiyor, üstün bir inanç duygusu ile direnmeye devam ediyor.
Günümüzü özgün kılan, büyük bedeller ödenerek yakalanan kazanımların korunması ve
geliştirilmesidir. Bu nedenle Kürt ulusal mücadelesine destek olmak devrimci bir görevdir.
‘Son olarak HPG BİM “son iki ay içerisinde Metîna, Zap ve Avaşîn bölgesinde 17 gerillanın
“kimyasal saldırı” sonucu hayatını kaybettiğini’ Kürt ulusuna ve dünya kamuoyuna duyurdu. Bu
kimyasal ne bir ilk ne de bir son. Bu faşist zihniyet iktidarda oldukça, Kürtlere her türlü barbarlığı
yapmaya devam edecek. Şayet Kürt ulusu ortak bir iradeyle kitleler halinde kimyasal silahlara karşı
direnmez ise, Erdoğan’ın faşist dikta rejimi doyumsuz bir canavar gibi Kürtlere saldırmaya devam
edecektir.
‘Halk Savunma Merkezi (HSM) Karargah Komutanlığı’ndan yapılan açıklamada, Türk ordusunun
Kürdistan Bölgesinde 2021 Şubat ayında Gare’den başlayarak Zap, Avaşîn ve Metîna bölgelerinde
düzenlediği operasyonlarda “uluslararası düzeyde yasaklanmış bombalar ve zehirli gazlar üreten
kimyasal silahlar” kullanıldığı bilgisi veriliyor. Ve bu bilgi ispatlandı. Faşist diktatör Erdoğan’ın
Türk ordusuna kimyasal silah kullanma emri verdiği ve insanlık suçu işlediği biliniyor.
Kürt ulusunun düşmanları, tarihte cani ve katil olarak bilinen Hitler’den çok daha tehlikelidir. Hitler
felsefesini yaşatan Erdoğan ve saraydaki vampirler, Kürtlerle savaşarak kendi geleceğini
kurtarmaya çalışıyor. Kürt ulusal mücadelesi büyüdükçe, Ortadoğu’daki tüm diktatörlerin
endişelendiğini de görmek zorundayız. 21. yüzyılda, geçmişte görmediğimiz düzeyde diktatörün
saltanatına son verecek bir Kürt ulusal mücadelesi gelişiyor.
Erdoğan ve faşist cumhur ittifakı, toplumsal muhalefeti, devrimci hareketi durdurmaya çalışılıyor,
cinayetler ve devlet terörü tırmanmaya devam edecek. Aydınlara, akademisyenlere, devrimci
örgütlere ve devrimcilere yönelik saldırılar düne göre daha tehlikeli noktalara taşınacak. Sosyal
medya üzerindeki sınırsız bir baskı sistemini daha bir kaç gün önce yasal hale getirdiler. ”Türk
Silahlı Kuvvetlerinin PKK’ye karşı kimyasal silah kullandı” iddiasının araştırlması gerektiğini
söyleyen Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı apar-topar tutuklandı.
Kürdistanda muhalif hemen hemen bütün gazeteciler uyduruk gerekçe ve düzmece savcı
iddianameleri ile tutuklanıp mahkum ediliyor.
‘Şebnem hoca; bir bilim insanı, hekim ve insan hakları savunucusu, bu vasıflarıyla uluslararası
tanınmış bir kişilik olarak, bugüne kadar doğru bildiklerini söylemekten hiç vazgeçmedi.
Tutuklamalar, gözaltılar bugüne kadar onu yıldırmadığı gibi bugünden sonra da yıldırmayacaktır.
Biz de bir kez daha “Şebnem Hoca Onurumuzdur; tutuklamalarla suçlarınızı kapatamayacaksınız!”
diye haykırıyoruz.


Erdoğan ve çetesinin halkı korku taktiğiyle teslim almaya yönelik kirli hesapları en üst düzeyde
kullanılacak. Şeriat ve ırkçılık bileşiminden oluşan Faşist devlet terörü, daha büyük kaoslara zemin
hazırlamak için kitle katliamlarına yönelebilir. Bu tabloya büyüyen ve acı sonuçlara ekonomik
buhran eşlik ettiğini düşünürsek, Erdoğan’ın daha tehlikeli adımlar atacağını bilmeliyiz. Bu nedenle
devrimci muhalefet her türlü kirli saldırıya karşı direnmeye hazır olmalıdır.
Kürtler çok hassas ve nazik bir konjonktürde bulunuyor. Bu nedenle her politik Kürt duyarlı olmak
zorunda. Dün Kürtler için birlik, yalnızca kendileri için önemliydi. Bugün Kürtlerin ve
devrimcilerin birliği Ortadoğu tarihinde köklü bir değişime yol açacak kadar önemli ve ciddi hale
gelmiştir.
Birlik olunamaz ise bu benzersiz mücadelenin heba edilmesi anlamına gelecektir. Bütün Kürtler,
devrimciler, demokratlar ve diğer tüm ilerici güçler yeni süreç karşısında sorumlu oldukları
bilinciyle mücadele etmek zorundadırlar. Yeni süreç kimi küçük hesaplara kurban edilemeyecek
kadar umut vadediyor.
Şu anda söz konusu olan özgürlük mücadelesi yalnızca bir bir ulusun geleceğine ilişkin değildir,
aynı zamanda devasa bir coğrafyanın ‘kaderi’ ile bağlantılıdır. Geleceğin vizyonu doğru
belirlenmiştir. Hedef daha görünür ve anlamlıdır.
Kürtlerin son 45 yıldır, çizgisi, tavrı, tarzı, ilkesi, farkı ve yaratacılığı bir stratejinin bütününü
oluşturdu. Günümüzü özgün kılan, büyük bedeller ödenerek yakalanan kazanımların korunması ve
geliştirilmesi savaşıdır.
Kendisine devrimci ve sol diyen bütün örgütlerin, Kürt ulusal direnişine ama-fakat demeden her
alanda aktif destek olmaları ortak geleceğimizin inşaası için artık şart. Toplumsal gösterilerde,
gösterilen dayanışma, başka mücadele biçimleriyle birleştirilmeli.
Sosyalist solun kimliğine en uygun tarz, Kürtlerle omuz-omuza, el-ele vererek ortak bir mücadele
yürütülmeleridir. Biz sosyalistler Erdoğan diktatörlüğünün ve saraydaki çetesinin, Kürtlere dayattığı
savaşı çok başlı, zehirli yılan gibi görmek zorundayız. Bu zehirli yılanın başta Ortadoğuda yarattığı
kan gölü ve katliamlara son vermenin en doğru yolu da Kürt ulusal hareketinin başarısına bağlıdır.
Avrupa’da ve farklı evrensel platformlarda Erdoğan’a ve TC ye karşı mücadeleyi aralıksız
sürdürmek zorundayız.
Çünkü Erdoğan canisinin Kürtlere karşı kimyasal silah kullanmaya devam edeceği kesin. Mücadele
biçimlerini zenginleştirmek bir zorunluluk olarak düşünülmeli. Özellikle kitlesel gösterilere tüm
gücümüzle katılmalıyız.
YAŞASIN BİRLEŞİK MÜCADELEMİZ !..
YAŞASIN DEVRİM VE SOSYALİZM !..
Avrupa Devrimci Komün Meclisleri ( ADKM )

07.11.20222

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir